Aşure pişirmek
Osmanlıdan sonra daha önem kazanmıştır.
Nuh peygamber zamanından
geldiği de bilinmektedir.
Herkes aşurenin varoluş
hikâyesinin Hz. Nuh tufanı ile başladığını bilmektedir.
Hz. Nuh, Hz. İdris
peygamberden sonra kavmine gönderilen peygamberden biridir.
Aşurenin hikâyesi ise şu
kıssaya dayanmaktadır:
Oğulları olan, Sam, Ham
ve Yasef kendisine iman etmelerine karşın Kenan ve kavminden pek
çok kimse ona inanıp iman etmez. 1000 seneden fazla Allah'ın
emirlerini kavmine tebliğ etmesine karşın ne yazık ki çok zulme
uğrar ve onların alaylarına maruz kalır.
Sonunda kavmini Allah'a
şikâyet eder. Allah, Hz. Nuh'a çok büyük bir gemi yapmasını
emreder. Ve ona yardım etmesi için Cebrail (as) kendisine yardımcı
gönderir.
Hz. Nuh emre itaat ederek
büyük bir gemi yapar ve kendisine iman eden ne kadar mümin varsa
onları gemiye bindirir. Her cinsten birer çift hayvanı da
yanlarına alır. Ve Allah sonunda büyük tufanı koparttır.
Gökten yağan yağmurlar
ve yerden fışkıran sular bütün yeryüzünü kaplar.
Ten nur'un kaynaması ile
gemi hareket eder. Sadece gemiye binen müminler kurtulur. Gemi
aylarca suda kalır.
Bu zaman zarfında
yanlarına aldıkları yiyecekler tükenmeye başlar. Geriye kalan
yiyecekleri bir kazanda toplayarak bir çorba pişirmeye başlarlar.
O zamanda yapılmış
çorbaya bugün Aşure diyoruz. Aşurenin hikâyesi de bir rivayete
göre bu kıssaya dayanmaktadır.
Yüzyıllardan bu yana
değişmeyen bir gelenek haline gelmiştir Aşure.
0 yorum:
Yorum Gönder